68.Gün: Bu Mortadella Bizim Mortadella!

mortadella-antakya

Bu öğlen kadim bir dostumla yemekteyiz. Tabi ki yemekten bahsediyoruz. Dedim ki, ben italyanların mortadella salamını çok severim, biraz yağlı bir salamdır ama lezzetlidir. Ne dese beğenirsiniz, ''aaaa bizim Antakya'da mortadella et yemeği vardır, fıstıklı bir et yemeğidir ve enfestir'' ....Bu keşif malumunuz projemizin çok ilgisini çekti. Yani mortadella kelimesi etimoloji olarak türkçe ya da arapça kökenli bir kelime değil peki Antakya mutfağına nasıl girmiş merak ettik ve araştırdık...sonuç hiçbirşey bulamadık, bu konuyu bir tek biz mi merak etmişiz...

Buradan mutfak bilimi üzerine çalışanlara sesleniyorum; lütfen gerekli araştırmaları yapın ve projemizi bilgilendirin.

Bizim yürütüğümüz mantık şu. Antakya kelimesi 'Antioch'dan geliyor. Şehrin ilk üne kavuşması, Büyük İskender'den sonra keşifle olmuş. O tarihten bugüne özellikle, Roma ve Bizans İmparatorluğu'nun önemli bir kalesi olmuş.. dememiz o ki, Mortadella'nın bir 'helen' yemeği olma durumu oldukça muhtemeldir!!

Buradan tarifini vermiyoruz, çünkü söylenen oldukça zahmetli ve yağlı bi yemek olduğu yönünde, internette bulduğumuz tariflerde açıkçası bizi pek tatmin etmedi.

Günün Müziği: Siya Siyabend -- Hayyam

Günün Filmi: Rembetiko (bu fırsat kaçmaz, filmi youtube'dan izleyebilirsiniz!)

 

 

67.Gün: Tüketim Çılgınlığı Nereye Kadar?

tketimlgnlip9pr9

Şimdiye kadar neden bahsetmedik bu konudan, şaşılacak şey! Evet tartışmayı buradan açıyoruz, tüket, tüket, tüket, nereye kadar?

Dostlar, öncelikle altını çizeyim tüketim çılgınlığı bizim dönemimizin çılgınlığı. Düşünün bir anneniz, babanız, evdeki TV'yi, Buzdolabını ve diğer tüm eşyaları, kıyafetlerini ne sıklıkla yeniliyorlardı. Cevabı hemen söyleyelim;  'bozulana ve onarılamayana' kadar. Aslında bu durumun nedeni, anne ve babalarımızın bizden daha tutumlu nesiller olmaları değil, daha çok varolan sistem tarafından bizden daha az taciz ediliyor olmalarıydı.

Aychup Felsefesi  Madde 7: Önünde seçeneğin yoksa eğer; seçim yapmana da gerek yoktur.

Dememiz o ki, biz öyle bir nesiliz ki bize mutluluk tüketimle öğretildi. Nerede mi? Tabi ki televizyonda. Bakınız, bir araştırma yapılsa, 70'liler ve 80'liler kuşağı en çok TV izleyen 90 sonrası ise kafasını bilgisayardan kaldırmayan nesillerden oluştuğu hemen farkedilecektir. Çevrenizi düşünün bir! Haksız mıyız?

Evet itiraf edelim biz televizyonla büyüdük ve tüm dünyada olduğu gibi, televizyon, bahsi geçen yıllarda, serbest piyasa ekonomisi ve ürünlerinin yaygınlaştırılması davasında bayrağı çekti, hatta hala çekiyor. Ancak modern anneler, organik çevrelerde büyüttükleri çocuklarını, günümüzde mümkün oldukça TV etkisi dışında tutmaya çalışıyorlar. Ancak bu organik çocuklar, tüketim çılgınlığının halihazırda yeni bir adresinden, sosyal medyadan kaçamıyorlar...

Güzel güzel konuşuyorsun, senin tüketim durumun nedir Aychup!? sorusuna cevabımıza gelelim :))

Tüketiyoruz ama vicdan azabı da çekiyoruz en nihayetinde! 

 

66.Gün: Çiçeklerle Mutluluk

responsible for my own happiness

Derhal bir son durum değerlendirmesi yapıyorum. Günlerdir dışarlarda gurme denemeleri yaparken, kilomuza dikkat etmemiz pek mümkün olmadı. Ancak yaza kadar, önümüzde de herhangi bir seyahat gözükmediğinden, iştahımıza ve sağlıklı beslenmemize dikkat edeceğiz. Gelişmeleri buradan size bildireceğiz...

Bugün en nihayetinde Mart ayından beri uğraşmakta olduğumuz işle ilgili büyük bir projelendirmeyi, an itibariyle sonlandırdık. Sizleri bilmem ancak bizde, proje ve teslim edilen kurum ne kadar büyük olursa, stres oranımızda o ölçüde katlanıyor. Ancak bu sefer, kadim bir dostumuz imdadımıza yetişti ve bakın bizi neyle tanıştırdı: Dr. Bach's Original Flower Remedies

Nedir bu demeden, bir siteye göz atın derim. Aslında bu bir sistem, size uygun 38 çiçeğin özünden hazırlanan karışımlarla, iç dengenizi ve rahatlığı yakalamanızı sağlıyor. Diğer bir deyişle günlük streslerle başetmenizde size destek oluyor. The Aychup Project'in özüne çok uygun bir sistem olduğunu buradan söyleyelim. Dahası, denedik ve beklediğimizden daha iyi sonuçlar aldık. Bir de daha iyi sonuç almak için önceden test yapmak gerekiyormuş: Bach Testi

Günün Müziği: Johann Sebastian Bach Violin Concertos,Anne-Sophie Mutter

Günün Filmi: The Pursuit of Happyness

65.Gün: İzmir’in İncisi ‘Sakız’

image

Dostlar son 1 haftadır yollardayız. Yolumuz son olarak İzmir'e düştü. İzmir'e iş dolayısıyla daha önceleri de gelmişliğimiz var. Ancak bu sefer TheAychup!Project açısından önemli bir keşfimiz oldu... Bakıyoruz sabırsızlandınız, ancak önce İzmir'e dair değerlendirmelerimize bakınız...

İzmir'e turizm amaçlı gelinmesi yönünde tavsiyemizi buradan yapalım...

Otelinizi mutlaka Konak, Pasaport semtinde seçiniz. Her otel Efes'e ve Bergama'ya günübirlik turlar düzenliyor. İzmirimiz oldukça ılıman bir Akdeniz iklimine sahip, özellikle bahar aylarında, güneşin altında keyfinize diyecek olmayacaktır.

İzmir'de Kordon'da güzel bir yürüyüş, Kemeraltın'da sade bir türk kahvesi, balıkçılarda midye dolma şöleni, Agora ve Büyük İskender Kalesi'ne geziler, dahası neler var neler... Siz şimdiden plan yapmaya başlayın.

image

Kemeraltın'da bir porsiyon minik midye dolma 5 tl. Lezzeti ise bu fiyatın çok üstünde...

Bizim keşfimiz İzmir'deki Girit mutfağına yönelik oldu...

Günün Mekanı: Alsancak Sakız Restaurant

image

Sakız'ı keşfimiz bir tesadüfler silsilesi. Ama bu keşif bize İzmir'in mutfağının ne kadar muhteşem olduğunu gösterdi. Özellikle pişirme usulleri açısından, Yunan ve Girit Ada mutfağı ile birleştiğinde inanılmaz lezzetlerin ortaya çıktığına tanık olduk.

Alsancak Sakız'da öğlen ve akşam farklı konseptlerde lezzetler sunuluyor. Öğlen zeytinyağlı ve tencere yemeklerinden, domatesli minik kabakları ve körili nohut yemeğini denedik. 10/10

Akşam ise; ege otları salatası, nar ekşili yeşil zeytin (Sakız'ın ikramı), otlu ve karidesli börek ve son olarak beğendili ızgara ahtapot bizi bizden aldın. 10/10 Buyrun siz karar verin...

image

image

image

64.Gün: Run Forest Run!

 

image

Koşmak mı peki nereye? İşte bütün mesele bu. İnsanoğlu'nun neden koştuğuna dair bir fikriniz var mı?

Biz 64. Günde bu konu hakkında düşündük. Neden koşuyoruz ve nereye koşuyoruz. Bize göre, acil bir durumda kaçış olmadan, koşmak oldukça anlamsız. Ancak bakınız, koşu atletizmin en önemli dalı, dahası maratonlar günümüzde en sık tekrarlanan spor musabakası. Bildiğiniz, Aychup dışında herkes koşuyor... Ama nereye muamma!

Günün Kitabı: Turgut Nereden Koşuyor?

Günün Filmi: Forrest Gump

63.Gün: Keşfe Devam…

Dağı taşı altın mı desek, ne desek bilemedik, Berlin fun'lığımızı enteresan bulan dostlarda olacaktır muhakkak, ancak doğruya doğru, şehrin hal ve gidişatından çok memnunuz.

İşte yeni keşfimiz:

Günün restaurantı: DasWins

image

Günün Yemeği: Madalyon ve lime aromalı holandez soslu kuşkonmaz

image

 

62.Gün: I love Berlin!

image
Evet, dünkü şokumuz akabinde, bugün iş güçle, sevgili şehrimiz Berin'e alışmış bulunuyoruz.
Berlin'i neden sevdiğimizi soranlara?
1.Berlinlilerle iyi anlaşıyoruz. Altını çiziyorum Almanlarla değil Berlinlilerle..... Arada çok büyük bir fark olduğunu söyleyebilirim. Gelin, görün sizde anlayacaksınız.
2. Yemek kültürü özellikle dünya mutfakları düşünüldüğünde çok gelişmiş bir şehir. Her ziyaretimizde, damağımız bildiğiniz bayram ediyor. Füzyon Asya mutfağının güzel seçenekleri, iyi bir örnek<a href="http://www.dudu-berlin.de/">Dudu</a> <a href="http://www.transit-restaurants.com/">Transit </a>
3. Modern Sanat Galerileri ve Müzeleri ile Avrupa'da bize göre en yenilikçi şehir
4. Mimarisi ve yeşil doğasını seviyoruz.
5. Evimize en yakın Avrupa şehirlerinden biri. İstanbul- Berlin arası 2 saat 20 dakika sürüyor.
Ve daha saymakla bitmeyecek binbir neden ...
Günün Yemeği: İstridye
image
Bu öğlen Kudamm'daki KADEWE'de en üst katta bulunan, Oyster Bar'da kendimizden geçtik bakınız. Hem sağlıklı, hem lezzetli.

 

61.Gün: 1 Mayıs Saat 08:00

Fazla söze gerek yok. Kurmuş olduğumuz üç saat ve 20 aramaya karşın uçağımızı çok kötü bir şekilde kaçırdık. Bu bir ilk ve kolay değilmiş anladık, bu durumu yaşamış ya da yaşayacak herkese buradan sabır diliyorum.

 

60.Gün: Kai Wai Wong ve In The Mood For Love

 

in_the_mood_for_love

Yine ve yeniden sinema konuşalım ne dersiniz?

2000 yılına dair ne hatırlıyorum diye düşündüm bugün. Hani, hatırlarsınız, yılbaşından önce dünyanın sonu çığırtkanlığı kendini aşmıştı, herşeyin sonu gelecekti, bir gecede tüm finans sistemi çökecekti, elektrikler kesilecekti v.s Bu insanlık dedikoduları dışında, hafızamda kalan tek şey, Kai Wai Wong ve filmi 'In The Mood For Love'  (aka Aşk Zamanı) desem ne dersiniz?

Kai Wai Wong'un bize göre bu görsel başyapıtı, sinemada tam bir  şölen yaşatmıştı. Bilmeyenler, duymayanlar için söyleyelim adından da anlaşılacağı gibi bu bir aşk hikayesi, ama bildiğiniz türden, batı kapitalizmin tüketim çılgınlığına ait tüketilen ve tükenmiş aşklardan  asla değil, açıklaması batılı olduğumuzdan zor, izlemek lazım...

Quotes of the Day!

Chow Mo-wan: In the old days, if someone had a secret they didn't want to share... you know what they did?

Ah Ping: Have no idea.

Chow Mo-wan: They went up a mountain, found a tree, carved a hole in it, and whispered the secret into the hole. Then they covered it with mud. And leave the secret there forever.

Ah Ping: What a pain! I'd just go to get laid.

Chow Mo-wan: Not everyone's like you.

Bugün enteresandı ne diyelim...Yarından itibaren yayınımıza Berlin'den devam edeceğiz.... Takipte kalmaya devam...

Günün Müziği: Sen de Gidersen (Bora Duran)

Günün Filmi: In the Mood for Love

59.Gün: Sıcak Çok Sıcak Daha Da Sıcak Olacak!

son-60-yilin-en-sicak-gunu-2012-07-18_m

Sıcaklar bastırdı. Şimdiden yazın ne yapacağız kara kara düşünmekteyiz. Lakin bünye olarak ılıman havaların, baharın çocuğuyuz...

Uzun zamandır yemek tarifi paylaşmamıştık. Bugün sizinle değerli validemin hazırlamış olduğu kuzu kol ve mantar graten tarifini paylaşmak isterim.

Günün Yemeği: Kuzu Kol ve Mantar Graten

20130429_191016_resized

Malzemeler:

300 gr mantar
1 yemek kaşığı tereyağı
1/2c limon suyu
Tuz
1/2 bardak su
1  yemek kaşığı un
1/2 bardak mantar suyu
1/2 bardak süt
2 kahve fincanı rendelenmiş kaşar peyniri

Mantarları  iri iri doğruyoruz. Tencereye yarım bardak su, limon suyu ve tuz koyup mantarları 5 dk. kadar kaynar suda haşlıyoruz. Tavaya çok az tereyağ koyup , haşladığımız mantarları sote yapıyoruz. Başka bir tavada ise sosu hazırlamaya başlıyoruz. Yağla unu 2 dk. karıştırıyoruz. Yarım bardak haşladığımız mantarın suyunu ve yarım bardak sütü katıp sos koyulaşıncaya kadar pişiriyoruz. Arada karıştırmayı unutmayalım. Pişmeye yakın kaşar peynirimizin yarısını ekliliyoruz. Fırın kabına önce mantarları, üstüne sosu ekleyip, kalan kaşar peyiniri serpiştirip fırına sürüyoruz.

Kuzu kol için özel bir tarifimiz yok. Düdüklü tencerede bir adet kuru soğanla tuzlayıp, biberliyerek  pişirebilirsiniz. Ya da fırın torbasında, yaklaşık 45 dakika, 180 derecede de aynı sonucu alabilirsiniz. Seçim size kalmış.

Günün Filmi: Pulp Fiction ''The Best Film Ever''

Günün Müziği: Chuck Berry - You Never Can Tell

Loading more content...